Afrika Göçü: 5 Eğilim ve Bunları Tetikleyen Unsurlar
Donald Trump yönetimi, Haziran 2025’te 12 ülkenin vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahatini yasaklayan bir başkanlık kararnamesi yayımladı. Ayrıca yedi ülkenin vatandaşları için de giriş kısıtlamaları getirdi.
Bu önlemlerden etkilenen ülkelerin yaklaşık yarısı Afrika kıtasında yer alıyor. Bu durum, Afrika’dan ABD’ye yönelik göçün geleceği hakkında endişeleri artırıyor.
Söz konusu kısıtlamalar, Afrika göçünün dinamiklerini etkileyen birçok yeni tehdit ve fırsat arasında yer alıyor.
Ben bir sosyal demografım ve yakın zamanda yaptığımız bir çalışmada, ortak yazarla birlikte, Afrika göç akımlarının geleceğini şekillendirecek ve geçmiş göç modellerinden farklılık gösteren eğilimleri belirledik. En az beş yeni eğilim ortaya çıkıyor:
- Afrika ülkeleri arasındaki göç, sömürge dönemine özgü iş gücü göçü kalıplarını takip etmiyor.
• Afrikalılar, Güney Amerika ve Asya gibi yeni destinasyonlara göç ediyor.
• Afrikalı göçmenlerin kim oldukları, neden ve nasıl göç ettikleri gibi unsurlar açısından daha fazla çeşitlilik görülüyor.
• Afrika dışındaki ülkelerden (örneğin Çin’den) kıtaya kayda değer bir göç söz konusu.
• Belediyeler ve geleneksel otoriteler gibi kurumlar, göçte giderek daha geniş bir rol üstleniyor.
Bu eğilimlerin, Afrika’nın demografisindeki değişimlerle birlikte daha da hız kazanacağını öne sürüyorum. Örneğin, kıtanın 2050 yılına kadar dünyanın en büyük genç nüfusuna sahip olması bekleniyor.
Göç etme eğilimi genellikle genç yaş gruplarında yoğunlaşır. Bu nedenle, Afrika’nın büyük genç nüfusu, gelecekteki uluslararası göç akımlarının seyrini diğer bölgelerdeki göçmen nüfuslardan daha fazla belirleyecektir.
Eğilimleri Şekillendiren Unsurlar
Bu eğilimleri şekillendiren faktörlerden biri, Afrika’dan uluslararası göçü düzenlemeye yönelik çabaların artmasıdır. Trump’ın başkanlık kararnamesi, bu stratejilerin yalnızca bir örneğidir.
Birçok Batı ülkesi, Afrika’dan göç olanaklarını doğrudan ya da dolaylı biçimde sınırlayan yeni politikalar geliştirmiştir.
Örneğin, Kanada’nın Haziran 2025’te yasa tasarısı olarak sunulan “Güçlü Sınırlar Yasası (Strong Borders Act)” buna bir örnektir. Bu yasanın, mültecilere yönelik korumaları kısıtlayacağı ve Kanada’da yasal statüsü olmayan mülteci başvuru sahiplerinin gizlenerek yaşamak zorunda kalacağı yönünde kaygılar vardır. Bu sonuçlar, Afrika’dan gelen mültecilerin Kanada’ya yeniden yerleştirilmesini olumsuz etkileyebilir.
Daha sıkı kontrollerin bir parçası olarak, Batılı ülkeler Afrikalıların vizeye erişimini de kısıtlamaktadır. Avrupa’ya seyahat etmek üzere vize başvurusunda bulunan Afrikalılar, orantısız derecede yüksek vize reddi oranlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
Bu tür kısıtlamalar, başlıca göç teorilerinde dikkate alınmaz; zira bu teorilerin çoğu, ekonomik, sosyal ve siyasi faktörlerin etkisine odaklanır. Ancak, bu kısıtlamaların tek başına Afrika’nın genel göç akışlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir.
Afrika göçündeki eğilimleri şekillendiren ikinci etken, kıta içindeki değişen göç kalıplarıdır.
Afrika’dan diğer Afrika ülkelerine göç edenlerin sayısı, her zaman batıya göç edenlerden daha fazla olmuştur. Geçmişte bu kıta içi göçler, Fildişi Sahili ve Güney Afrika gibi ülkelerde sömürgeci kaynakların çıkarılmasını kolaylaştırmak amacıyla iş gücü göçü etrafında şekillenmekteydi.
Ancak son yıllarda bu hareketlerin dinamikleri değişmektedir. Örneğin, günümüzde Afrikalılar için kıta üzerindeki en hızlı büyüyen varış noktaları Orta Afrika’dadır. Birleşmiş Milletler’in Afrika ülkelerinde yaşayan uluslararası göçmenlere ilişkin tahminlerine göre, 1990 ile 2020 yılları arasında Ekvator Ginesi’nde göçmen sayısı 2.740’tan 230.618’e; Angola’da 33.517’den 656.434’e; Çad’da ise 74.342’den 547.494’e yükselmiştir.
Kıta genelinde başka yeni destinasyonlar da ortaya çıkmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre, bunlar arasında Mısır, Fas, Burkina Faso ve Etiyopya yer almaktadır.
Bu değişimler, daha iyi ekonomik fırsatlar ve çatışmalardan kaçmak için güvenli liman arayışı gibi unsurların, birçok Afrikalıyı sömürge döneminde tercih edilen noktalardan farklı destinasyonlara yönelttiğini göstermektedir.
Eğilimleri etkileyen üçüncü önemli etken ise Afrikalıların günümüzde göç ettiği küresel varış noktalarındaki değişimdir. Batıya göç olanaklarının azalmasıyla birlikte, Afrikalı göçmenler giderek daha fazla Asya, Güney Amerika ve Avustralya’ya göç etme fırsatlarını araştırmaktadır.
Son otuz yılda Afrikalılar, eğitim görmek ya da iş fırsatlarını değerlendirmek amacıyla Çin ve Japonya gibi Asya ülkelerine önemli sayılarda gitmektedir.
Örneğin, bugün Çin’de yaklaşık 500.000 Afrikalının yaşadığı tahmin edilmektedir.
Bunların birçoğu Guangzhou gibi iş merkezlerinde girişimci olarak faaliyet göstermektedir. Ancak aynı zamanda Hong Kong, Şanghay ve Pekin gibi kentlere yerleşmiş geniş bir Afrikalı nüfus da bulunmaktadır.
Avustralya, İsrail, Japonya ve Rusya’da yaşayan Afrika kökenli nüfus da artış göstermektedir. Örneğin, 1980 öncesinde Japonya’da çok az sayıda Afrikalı göçmen varken, 2015 yılı itibarıyla bu sayı yaklaşık 12.000’e ulaşmıştır.
Afrikalı göçmenler aynı zamanda Orta ve Güney Amerika ülkelerine de giderek daha fazla seyahat etmektedir; bu ülkeler ya ABD’ye ulaşma çabalarında bir geçiş noktası ya da kalıcı yerleşim yeri olarak tercih edilmektedir.
Afrika’dan gelen göçmenler, yüksek gelirli ülkelere göç ederken risk almaya da giderek daha fazla istekli hale gelmektedir. Bu durum, Sahra Çölü ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenler arasında binlerce kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştır.
Afrika’dan Batı ülkelerine yönelik göçü etkileyen politika kısıtlamalarının birçok olumsuz sonucu olacağı kesindir. Ancak göç akışları, dünya genelinde toplulukların refahını destekleyecek şekilde her zaman uyum sağlamaktadır.
* Kevin J.A. Thomas. Rice Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Seçkin Profesörü
Kaynak: https://theconversation.com/african-migration-5-trends-and-whats-driving-them-261511