Afrika Birliği’nin Sudan Konusundaki Sessizliği İhanettir
Afrika Birliği’nin Sudan’daki soykırım karşısındaki sessizliği sadece korkaklık değil aynı zamanda ihanettir. Kesinlikle atalarımızın ruhlarını ağlatacak kadar iğrenç bir ihanettir bu. Hartum yanarken, Darfur kanarken ve milyonlarca kardeşimiz Eski Ahit barbarlığının çılgınlığı içinde katledilirken, Addis Ababa’da 200 milyon dolarlık bir güçsüzlük anıtı olarak duran sözde Afrika Birliği bağışlarla finanse edilen bir uyuşukluk içinde horlamaya devam ediyor.
Afrikalı kadınlar tecavüze uğrarken, erkekler vahşi biçimlerde öldürülürken ve çocuklar açlıktan ölürken, Afrika Birliği Sekreterliği’ndeki utanmaz, iyi beslenmiş asalak memurlar kimsenin okumadığı “bildiriler” hazırlamakla meşguller.
Sudanlı masumların kanı kumlara akarken, Afrika Birliği’nin tek katkısı “durumu izlemek” oluyor. Bu ahlaki bir kokuşmuşluk, diplomasi kisvesi altında saklanan ve diri olmayan bir korkaklık leşidir.
Gerçek şu ki, Sudan’daki trajedi karşısındaki sessizlik, her zamanki olağan şüpheliler için masum değildir; kârlıdır.
Sudan’ın şehirleri kül yığınlarına dönüşürken, Güney Asyalı işçilerin teriyle kurulmuş ışıltılı bir çöl pazarı olan küçücük Birleşik Arap Emirlikleri, Sudan’ın kanlı altınlarıyla midesini tıka basa dolduruyor.
Amerika’nın Batı Asya’da önde gelen vasalı, Afrika’nın kötü yöneticilerinin “yatırım fırsatları” hakkında dersler almak için koştuğu ülke olan BAE, Sudan’ın savaş lordlarının bir kesimini finanse ediyor ve Afrikalıların cesetlerinden çıkarılan altın karşılığında bu kesime insansız hava araçları sağlıyor. Afrika’nın hayatları altın külçelerine değişiliyor; Dubai parıldarken Darfur ölüyor.
Afrika’nın Yeni Mücadelesi tüfeklerle değil, parayla yürütülüyor. BAE, İsrail ve Batılı patronları yeni sömürge formülünü mükemmelleştirdiler: öldürerek alabiliyorsan neden ücretini ödeyesin ki? Bunu Kongo’da yaptılar, şimdi de Sudan’da yapıyorlar.
Batılılar ve onların İsrailli “güvenlik danışmanları” önce kauçuk, sonra elmas ve şimdi de Batılıların telefonlarını, arabalarını ve insansız hava araçlarını çalıştıran temel mineraller olan koltan ve kobalt için bir asırdan fazla bir süredir Afrika’nın o ebedi yarası olan Kongo’yu gözleri dönmüş bir şekilde yağmalıyorlar.
Milyonlarca Kongolu, Batılı gençlerin iPhone’la selfie çekebilmesi için öldü. Ve şimdi Sudan’da aynı kanlı oyun planı uygulanıyor; bu sefer kobalt yerine altın, Brüksel yerine Dubai; ama para birimi yine Afrikalıların cesetleri.
Kimin umurunda!
Bu arada, utanmaz Afrika Birliği bürokratları Afrikalı hayatlar heba olurken neredeyse hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şey yapmıyor. Afrika’da lider dediğimiz kuklalar, ağızları petrodolarla dolu, vicdanları altın tozuna satılmış bir şekilde BAE’de fotoğraf verme fırsatları için yarışıyorlar.
Beyinlerinden çok paraları olan sözde Afrikalı influencerlar ve komedyenler, Dubai’de gösterişli partilere para harcayıp fotoğraflarını Instagram’a koymadan kariyerlerinin tamamlanmış olduğunu düşünmüyorlar.
Afrika Birliği’nde neden Afrikalıları savunamayan veya onlar adına konuşamayan örgütlerimiz var? Afrika Birliği Afrikalılar için yas bile tutamıyor. Birlik, sadece işe yaramaz konferanslar düzenlemek, kısır basın bültenleri yayımlamak ve yapılan bağışlardan maaş almak için var. Birlik; Afrika devlet başkanları için övgülere boğulan bir seyahat acentesi, lider gibi davranan koloni yöneticilerinden oluşan bir çete gibi.
Bunlar, Sudan’da mahsur kalan Afrikalıları tahliye etmek için tek bir uçak bile ayıramayıp Dubai ve Paris’teki forumlara ilk fısıltıda koşan “Ekselanslar”. Sempozyumlarda papağan gibi Nkrumah ve Nyerere’den alıntılar yapıyorlar ama fakir Afrikalıların kanıyla beslenen şişman keneler gibi yaşıyorlar. Bu yalancılar, Pan-Afrika birliği hayalini bürokratik yolsuzluk kâbusuna dönüştürdüler.
Afrika Birliği’nin merkezi, Çin’in hediye ettiği cam ve çelikten yapılmış bir anıt ve bu absürt bağımlılığın sembolü olarak duruyor. Yabancıların inşa ettiği, yabancıların donattığı, yabancıların parasını verdiği bir türbeden faaliyet gösteren “Afrikalılar Birliği!” Bu şiirsel bir adalet değil; trajik bir ironidir.
Afrika Birliği, Afrikalı onurunun koruyucusu olması gerekirken, Washington, Brüksel ya da Pekin’den onay almadan konuşamıyor. Bu hainler geceleri nasıl rahat uyuyabiliyorlar anlamıyorum.
O mermer anıt-mezarda, Sudanlı çocukların çığlıkları klima uğultusuyla bastırılıyor. O bağışlarla finanse edilen mezarda, soykırım “karmaşık bir insani durum” haline geliyor.
Bu blogda defalarca söylediğimiz gibi: korkaklık suçtur; sessizlik suç ortaklığıdır.
Sudan savaşı sadece güçle ilgili değil, aynı zamanda yağmayla da ilgili. Darfur’daki ölüm tarlalarının altında, Afrika’nın en zengin altın yataklarından bazıları yatıyor. BAE’nin bu altına olan doymak bilmez iştahı çatışmayı körüklüyor. Emirlikler, Kolombiya ve diğer ülkelerden paralı askerler ve silah getiren uçaklar, dönüşte tonlarca altını Sudan’dan çıkarıp yasa dışı ticaret yollarıyla Dubai’deki rafinerilere taşıyor. Altın orada eritiliyor, aklanıyor ve dünyaya “meşru” metal olarak satılıyor.
Ve sözde “Afrika barışı ve güvenliğinin” koruyucusu olan Afrika Birliği bu durumu, Arap “kalkınma ortaklarını” gücendirmekten korkarak sessizce izliyor.
Bu tarafsızlık değil, işbirliğidir. Bürokratlarımızın sessizliği yabancıları zenginleştirip Afrikalıları öldürüyorsa, bu ihanettir.
Kwame Nkrumah mezarından kalkabilseydi, haklı bir öfkeyle haykırırdı. Bu, onun uğruna savaştığı ve öldüğü Afrika değil. Bu, Afrika Birliği Örgütü’nün kuruluşuna ilham veren Pan-Afrika rüyası değil. Bizi, Afrika siyasi ve askeri olarak birleşmediği sürece dış güçlerin ve iç hainlerin oyuncağı olmaya devam edeceğimiz konusunda açıkça ve kâhince uyarmıştı. Afrika egemenliğini savunmak için kıtasal bir ordu (bir milyon askerden oluşan bir Afrika Yüksek Komutanlığı) kurulması çağrısında bulunmuştu. Yerine geçen pigmeler onu “idealist” diye nitelendirerek alay ettiler.
Bunun yerine, her biri iç baskının bir aracı olan, ancak yabancı sömürüye karşı tamamen işe yaramaz 55 oyuncak ordu kurdular. Nkrumah’ın Afrika Yüksek Komutanlığı bugün var olsaydı, Sudan bir mezbahaya dönüşmezdi. Kongo, Batının bir maden ocağı olmazdı ve Libya yerle bir edilmezdi. Afrikalılar, yabancı kasalarda parıldayan altın uğruna ölmezdi.
Afrika Birliği’nin sözde Barış ve Güvenlik Konseyi, Sudanlı çocuklar açlıktan ölürken sadece PowerPoint slaytları üreten aşağılayıcı derecede acımasız bir şakadır. Konsey, “barışa giden yol haritaları” çizerken, yabancı paralı askerler madenlerimize giden yolları döşüyor. Kıta kan kaybederken “istikrar zirveleri” düzenliyor.
Afrika Birliği, atalarımızın hatıralarına bir hakarettir.
Afrika Birliği bürokratları modern kompradorlardır: neo-sömürgeci kolonilerin şık giyimli yöneticileridir. Görevleri Afrika’yı savunmak değil, Afrika’yı başkaları adına yönetmektir. Yalvarma sanatını mükemmelleştirdiler. Afrikalılar katledildiğinde, “kaynaklarımız yok,” diye mırıldanırlar. Batılı ya da Körfezli efendileri çağırdığında, fotoğraf verme imkanı ve yatırım vaatleri için birbirleriyle yarışırlar.
Afrikalı liderler; talep etmiyor, dileniyorlar. Pan-Afrikacılığı bir dilencilik pratiğine dönüştürdüler.
Sudan’daki kan gölü her Afrikalıyı haklı bir öfkeye sürüklemeliydi. Ama medyamız ilgisiz, entelektüellerimiz sessiz, siyasetçilerimiz uykuda.
“Afrika dayanışması” açıklamaları yapan aynı korkaklar, Afrika’nın savunmasını yabancı paralı askerlere ve insansız hava araçlarına devrettiler.
Afrika artık bir çizgi çekmeli. Afrika Birliği ya Afrikalıların birliği gibi konuşup hareket etmeli ya da utanç çöplüğüne gömülmeli. Bağış fonları uğruna onurumuzu satan bir korkaklar birliğine ihtiyacımız yok. Afrika’yı savunamıyorsa, Çin yapımı anıt-mezarını boşaltmalı ve bizi temsil ediyormuş gibi davranmayı bırakmalıdır.
Ayağa kalkmalı ve hesap sormalıyız. Frederick Douglass’ın hatırlattığı gibi, zalimlerin sınırlarını, ezilenlerin dayanma gücü belirler. Afrika artık yeterince dayanmıştır.
Sudan adalet istiyor. Kongo özgürlük istiyor. Afrika uşak değil, lider istiyor. Ve yıldızlardan bizi izleyen atalar, nihayet ayağa kalkıp “Yeter artık!” dememizi istiyor.
*Femi Akomolafe, tutkulu bir Pan-Afrikacıdır. Londra merkezli New African dergisinin muhabiri ve Akra merkezli Daily Dispatch gazetesinin köşe yazarıdır. Kimi zaman Avrupa’da kimi zamanda Afrika’da yaşamaktadır ve Afrika ile ilgili konularda çeşitli gazete ve dergilerde düzenli olarak yazılar kaleme almaktadır.
Kaynak: https://femiakogun.substack.com/p/african-unions-silence-on-sudan