Afganistan, Hüzün, Umut ve Çocuklar
Afganistan… Göğsünde acının ve umudun taşlaştığı topraklar… Dağlar, göğe uzanan yalçın şiirler gibi yükselir, her zirve hikayelerle dolu bir mısra, her vadi hüzünlü bir ezgidir. Gün batarken Kandahar’ın ufku, savaşa tanıklık eden bir ressamın paletinden dökülen kan kırmızısı tonlara boyanır…
Her şehir geçmişin yankılarıyla doludur. Her taş, bir madenin sütununda, bir pazar köşesinde ya da yıkık bir saray avlusunda tarihten fısıldar. Her nehir, Kabil’in üzerinden akarken kayıp sevdaları, dostlukları ve bitmeyen mücadeleyi çağlar. Çocukların gözleri, umut ve acıyı aynı anda taşır; ufka bakışlarıyla huzurun hayalini ararlar..
Afganistan… Yıkımların ve yeniden doğuşların diyarı. Öyle bir yer ki her karış toprağına bir ağıt işlenmiş; fakat her sabah, umutlu bir türküyle uyanmayı sürdürür. Bir zamanlar neşeyle yankılanan avlular, şimdi yalnız savaşın gölgesinde bekler. Gözyaşı bombalardan hızlı düşer yere, ayaklarda yarım kalan düşlerin izleri…
Afganistan tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmasına karşın günümüzde dünyanın en yoksul ülkelerinden biri.Hem siyasi hem kültürel olarak çeşitlilik gösteren Afganistan, uzun süredir savaş, işgal ve iç çatışmalarla anılan bir ülke oldu.
Afganistan tarihi farklı kültürlerin bir araya geldiği işgaller ve direnişlerle şekillenen karmaşık bir süreçtir. Jeopolitik konumu nedeniyle farklı ülkelerin mücadele alanı haline gelen Afganistan, hem kültürel zenginlikleri hem de tarih boyunca yaşadığı zorluklarla dikkat çeken bir coğrafya olmuştur. Sayısız köy ve kasaba ABD ve müttefiklerinin operasyonları sırasında ağır bombardımana maruz kaldı. Bombardıman ve baskınlarda sivil halk işkence, alıkoyma ve kötü muameleyle karşı karşıya kaldı. Çatışmalar sırasında yollar, köprüler, okullar, hastaneler ve elektrik altyapısı büyük zarar gördü. Özellikle kırsal bölgelerde sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim neredeyse imkansız hale geldi. Tarım ekonomisi savaş nedeniyle büyük darbe aldı. Köylüler tarlalarını işleyemezken, ABD’nin operasyonları da çiftçilerin geçim kaynaklarını yok etti ve ekonomik istikrarsızlığı derinleştirdi. Yaklaşık 2.5 milyon Afgan güvenli bölgelere sığınmaya çalışırken; Pakistan, İran ve diğer ülkelere mülteci olarak kaçtı. Sürekli göç dalgaları nedeniyle şehirler plansız bir şekilde büyüdü. Kabil gibi büyük kentlerde altyapı ve kamu hizmetleri yetersiz kaldı, bu da yoksulluk ve işsizliğin artmasına yol açtı. Yıllarca süren çatışmaların, sivillerin yaşadığı şiddetin ve göçlerin sonucunda Afgan toplumunda yaygın bir travma oluştu. Çocuklar ve gençler, savaşı hayatlarının bir parçası olarak büyüdüler.
Haşhaş ekimi ve uyuşturucu üretimi savaşın getirdiği yoksulluk nedeniyle büyük artış gösterdi. Afganistan, küresel eroin üretiminin merkezi haline geldi.
ABD Afganistan’da yıllardır hem doğrudan hem de dolaylı olarak birçok askeri faaliyette bulundu.. 2021’de bölgeden çekilmiş olsa da bölgedeki politikaları hala dolaylı yoldan devam ediyor. ABD günümüzde de Taliban yönetimi üzerinde diplomatik baskı uygularken, Taliban’ın uluslararası tanınmasını engellemeye çalışıyor.
Afganistan’da çocukların durumu son yıllardaki savaş, siyasi istikrarsızlık, ekonomik kriz ve doğal afetler nedeniyle ciddi şekilde kötüledi.. Çocuklar eğitim, sağlık, beslenme, güvenlik gibi temel haklara erişimde birçok sorunla karşı karşıya.. ABD işgal boyunca, 20 yıllık süreçte kadınlar ve çocuklar adına faydalı hiçbir eylem yapmadı. Birçok çocuk yetersiz beslenmeden öldü, eğitimden uzaklaştırıldı.
Afganistan’da uzun yıllardır süregelen çatışmalar ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle doğrudan hedef olmasa bile saldırılardan en çok etkilenen grup çocuklar oldu. Bölgede okullara yapılan saldırılar, doğrudan çocukları hedef aldığından buradaki en belirgin şiddet biçimi.. Çatışmaların mirası olan mayınlar ve patlamamış bombalar çocuklar için ciddi tehlike oluşturuyor. Yaşanan çatışmalar sırasında yerleşim yerlerine yapılan hava saldırıları ve bombalı eylemler sonucu yaklaşık 30 bin çocuk hayatını kaybetti.. 2021’de ABD’nin Kabil’de düzenlediği hava saldırısı sonucu birçok aile yok oldu. İşgal nedeniyle milyonlarca Afgan çocuk aileleriyle birlikte komşu ülkelere veya ülke içinde farklı bölgelere göç etmek zorunda kaldı.
Çocuklar çatışmaların ve sürekli şiddet ortamının yarattığı psikolojiyle baş başa.. Ailelerini kaybetmek, evini terk etmek, şiddet dolu bir çevrede büyümek çocuklar üzerinde derin psikolojik yaralar açıyor.. Birçok çocuk travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) anksiyete ve depresyon gibi ruhsal hastalıklarla boğuşuyor. Buradaki çocukların eğitim, sağlık, güvenlik haklarını sağlamaya yönelik çalışmalar yeterli şekilde uygulanamıyor. Bölgede çocuklar için beslenme ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda da ciddi sıkıntılar var. İşgalden sonra çeşitli kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri Afgan çocuklara destek sağlamak için projeler geliştirse de çatışmalar nedeniyle bu projeler aksadı.
Suriye iç savaşında yaklaşık 150 bin çocuk Avrupa’da kayboldu. Günümüzde Afgan çocukları da aynı tehlikeyle karşı karşıya. İşgal sırasında gerçekleşen saldırılarda yapılan tahminlere göre 243 bin kişi öldü. Bunların 71 binden fazlası sivil, 66 bini ise Afgan güvenlik güçleri mensuplarından oluşuyor. Bu sayılar savaş sonrası yaşanan dolaylı etkiler nedeniyle daha da arttı.
Esmat ve Afifa. Ailesini kaybeden iki afgan kardeş. 3 ve 4 yaşlarındaki bu kardeşler birgün akrabalarında oyun oynarken anne babaları üzerine düşen roket sonucu hayatını kaybetmiş. Ailesini kaybeden Esmat ve Afifa, TİKA’nın büyük yardımlar yaptığı başkent Kabil’deki devlete bağlı Alaaddin yetimhanesine yerleştirilmiş. 4 yaşındaki Ayşe de onlardan biri. Yetimhanede büyük çocuklar onlara yaşları küçük olduğundan kol kanat germiş. Yetimhane görevlisinin anlattığına göre burada 1 -2 yaşlarında bile çocuklar var. Burada kalan çocukların çoğu tüm ailesini kaybetmiş. Esmat ve Afifa ailesine ne olduğunu büyüyünce öğrenecek. Şimdi onların uzakta bir yerde olduğunu düşünüyorlar. Ölümü bilmiyorlar… Yine de bakışları hüzün dolu… Neşelenip güldüklerinde bile gözlerinde bir mahsunluk saklı. Bütün bu olanlar Esmat ve Afife’nin, Ayşe’nin ve orada zulme şahitlik eden tüm çocukların zorunlu yazgısı mı? Dünya suskun…
“Afganistan’da çocuk çok ama çocukluk yok.” Dünya da öyle değil mi? İnsan çok ama “insanlık” yok. (Uçurtma Avcısı-khaled hosseini)