Efendi, casus, hoca, Türkolog gibi birden fazla sıfat ve vasıf ile anılan Arminius Vambery; Macar asıllı, birden çok dil bilen, birden fazla ülkede çeşitli ilişkiler geliştirmiş, görevler almış biri. Abdülhamid dahil birçok kişi ile çalışmış. Güçlü hafızası, çok dil bilmesi, yetenekleri ile yetişmiş deneyimli bir “eleman”. Macarların menşeini Türklere dayandırması, Türk birliği, Doğu halklarının modernleşme sürecinin hızlıca olmayacağını bundan dolayı da yavaş bir değişimin beklenmesi gerektiği, Türklerin din, kültür ananevi özelliklerinden ve geleneklerinden sıyrılıp modernleşmeye müsait bir yapıya sahip oldukları, Vambery’nin öne çıkan bazı fikirleri. Vambery, Ignaz Goldzier gibi özellikle hadis ve sünnet çalışmaları ile tanınan bir takım oryantalistlere de hocalık yapmış biri.
19.Yüzyıl Türkiye’si ve Türk Modernleşmesi, başka isimlerle de olsa farklı tarih ve coğrafyalarda tam metin veya kısaltılarak bir çok defa yayınlanmış. İlk neşri 1898 yılında Paris’te yapılmış. Önemli bir çok tarihi metni yayınlayan Selenge Yayınları’nın, Murat Çaylı imzasına sahip çeviri ve Nuri Demirli imzasına sahip editöryal çalışması sonucu yayınladığı metin çok emek harcandığı belli olan bir sürecin ürünü. 2022 tarihinde sunulan metin, hem hacmi küçük bu kitabın muhtevasını hem de yayınlanma şekli ve yayıncılarının katkıları ile tam anlamıyla arşivlik bir çalışma olmuş. Neden mi?
Nedeni hem metnin hitap şekli ve kaleme alınış amacı ve hem de Selenge’nin katkılarından dolayı. 19. Yüzyıl Türkiye’si ve Türk Modernleşmesi; hazırlayanların “sunuş”u, Vambery’nin metninin tam çevirisi ve 1898’de Fatih Kerimi’nin Tatarca’ya yaptığı kısmi çeviriden oluşuyor (bu kısmın günümüz Türkçesine çevirisi de Emre Özsoy imzasını taşıyor). Dört bölümden oluşan kitabın başlıkları şöyle: Bugünün Türkiye’si ve Kırk Yıl Önceki Hali, Kırk Yılda Yapılan Türk Islahatları, Türk Kadınlarının Islahat Eğitimleri, Türk Islahatları ve Umumi Bir Savaşın Tehlikeleri.
Kitabın “sunuş” kısmında Vambery’nin kitabına dair bilgilendirme yapılırken İsmail Gaspıralı ve benzeri Türk dünyasının nadir arayış çabalarını temsil eden kafaların, çabalarından yola çıkılarak Vambery’nin çalışması “öykünerek” sunuluyor ve Vambery’nin esas olarak Avrupa kamuoyuna hitaben kalem aldığı satırlar yerli bir “planlama”nın izdüşümleri gibi kabul edilmek isteniyor.
19.Yüzyıl Türkiye’si ve Türk Modernleşmesi; esasen Avrupalı din, fikir, siyaset adamlarına Türklere ve bir siyasi erk olarak Osmanlı’ya nasıl yaklaşmaları gerektiği, Garp liderliğindeki yeni dünyada Türklere düşen rolleri ve bu rollere bağlı olarak ihtimaller dairesinde ele alınabilecek toplumsal mühendislik çabalarına ışık tutmak amacı ile kaleme alınmış.
Hacmi küçük, hedefleri büyük olan bu metinde tahlil ve tenkitlerini sunan Arminius Vambery’e göre; “Türkler, Abdülhamid gibi istibdatçı liderlerin yönetimine maruz kalmışlardır.” Ama kabul edilmelidir ki “İslam, Hristiyanlıktan daha elverişlidir değişime.” Yani istibdat dönemlerine bakılarak, Türklerin, modern dünyada yer alamayacağı düşünülmemelidir Garplılarca. Haliyle Vambery’nin önerdiği teklif şöyle: İtiraf edilmelidir ki Türklerin ilerlemesinin bugüne kadar doğal gitmediği bir gerçektir. Çözüm ise yumuşak bir harici müdahaledir.
Yine Atsız’da da daha sonraları gördüğümüz “Osmanlı tarihi boyunca, Türk tarihinin gereken ilgiyi görmediği ve İslam tarihiyle oyalanıldığı” gibi iddiaları tam da aynı ifadelerle Vambery’den okuyabiliyoruz. Hem o dönemin çeşitli Türkçülerinin, düşün dünyasına nüfuz edebilmemiz hem de modern dönemde ki “Türkçü”lerimizin ilham kaynaklarını görüyoruz. Dönemindeki Türkçü fikir adamlarının Vambery’e öykünmeleri, yayınevinin sunuş vs. Kısımlarında ki sitayişkar ifadeler ile “günümüz Türkçesi”ne de gayet iyi aktarılmış. Arminius Vambery’nin ilk Türkoloji çalışmalarında bulunan bir “hoca” olması bir yana, modern Türkoloji çalışmalarının büyük oranda “antikite” meraklısı sömürü (emperyal?) bilimine ulaşma çabası olması bir yana…
Türkçülerden ayrı olarak, Vambery’i okurken; modernleşme-terakki konusunda bugün dahi Müslümanlık iddiasındakilerin “ilerlemeye karşı değiliz” serlevhalı çıkışlarını da ayni olarak Vambery’den okuyabilmemiz, 19. Yüzyıl Türkiye’si ve Türk Modernleşmesi başlıklı çalışmanın hacmine rağmen birçok konu ile ilgili başvuru niteliğini gösteriyor gerçekten. Bu son işaretlenen hususu ise aynı metnin iki farklı dönemdeki çevirilerine yansıyan üslup farkını da görmek suretiyle teşhis edebiliyoruz, Selenge’nin edisyonundan. Çok ilginç ve basit olan iki örnek, okuyucuya kim bilir neler çağrıştırır, neler?
Türk Islahatları ve Umumi Bir Savaşın Tehlikeleri başlıklı bölümde, Murat Çaylı’nın çevirisinde “Bizim medeniyetimiz Hıristiyanlığa rağmen doğdu ve gelişti. Aynı şekilde Ural-Altay ırklarının entelektüel yetersizlikleri Doğu’nun gelişimini ne kadar az etkilemişse Kur’an ve Sünnet de o derece az engelleyecektir.” Diye okuduğumuz pasaj; Türklerin Islahatı ve Bir Muharebe-i Umumi Muhatarası başlıklı bölümde, Fatih Kerimi’nin 1898 tarihli çevirisinde “Bizim Avrupa medeniyeti Hıristiyanlığa muhalif olarak meydana gelmiştir. Halbuki medenileşme ve terakkiye kabiliyetli yahut kabiliyetsiz olma konusunda Ural ve Altay nesline ait olmanın müdahalesi ne kadarsa Şark’ın yenilik ve ıslahatına İslamiyet’in engel olma durumu da o derece azdır.” Şeklinde imiş. Yine Murat Çaylı’nın çevirisinde “Bizim Muhammed’in öğretilerini eski ve ilerleme düşmanı olarak görmemizin tek sebebi İslam’ın getirdiği ön yargı ve cehalettir.” Diye okuduğumuz pasaj; Fatih Kerimi’nin 1898 tarihli çevirisinde “Bizim İslamiyet’i medeniyete muhalif ve terakkiye engel olarak zannetmemiz yalnız bu dinin kurallarını ve hükümlerini bilmediğimizden ileri geliyor.” Şeklinde imiş.
Çalışmasının sonunda Arminius Vambery, Garp efkar-ı umumiyesini son bir kez ihtar etmeyi de ihmal etmiyor: Panislamizm şu an ince ipliklere bağlıdır, Sünni dünyayı tahrik edip ipliklerini sıkmaya ve kalınlaştırmaya gerek yoktur.
Özellikle İmam Birgivi’den Fatma Aliye Hanım’a kadar yazın dünyamıza aşina, savaşın getirdiği zorluklardan kurtulma yollarına dair fikir sahibi, en azından kültürel olarak tahlil edebilecek seviyeye kadar Türkler hakkında kalem oynatabilen bu tecrübeli yazarın, diğer bir takım çalışmaları gibi 19. Yüzyıl Türkiye’si ve Türk Modernleşmesi de okunmaya ve tarihsel olarak tahlil edilmeye ihtiyaç veriler sunması açısından muhakkak el atılması gereken bir eser. Hatta bazı öznel veriler, delillendirmeler, yer yer metin boyu karşılaşılan ihtarlar ve nihayet düşün kişilerimi etkilemiş olması itibariyle, yazarın diğer eserlerinden önceliklidir, denilebilir.