7 Ekim Hakkındaki Yahudi Yalanlarını Gördükten Sonra “Nazi Holokostu”na Nasıl İnanabilirsiniz?
Eğer onun dürüst yüzüne güvenemiyorsanız, Hitler’in ayakkabılarını büyük bir yığına koyduğuna güvenin. Hem o Tanrı’nın seçilmiş kulu, neden yalan söylesin ki?
7 Ekim 2023’te yaşanan olaylar ve Hamas’ın Yahudilere yaptıkları hakkında devasa yalanlar söylendi. Bu da beni, insanların Almanların İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yaptıkları hakkında söylenen yalanlara hâlâ nasıl inanabildiklerini sorgulamaya itti.
İsrail ve ABD hükümetlerindeki Yahudiler ile ABD medyasının 7 Ekim hakkında söyledikleri bazı büyük yalanlara birlikte bakalım.
1) “40 Bebeğin Başı Kesildi”
İddia
Olayın yaşandığı gün, i24 News’ten kaynaklandığı anlaşılan haberler ve Bibi Netanyahu’nun ofisinden yapılan doğrudan açıklamalar, Hamas “teröristlerinin” 40 bebeğin başını kestiğini iddia etti.
(Not: Hamas, şiddet kullanan meşru bir direniş grubu olarak terörist tanımına tam olarak uymaz; ayrıca sadece İslamcı olmak, bir grubun “terörist” olduğu anlamına gelmez.)
Bu iddia yalnızca tabloid gazeteler tarafından değil, Fox News ve CNN gibi büyük medya organları tarafından da tekrarlandı.
Yalanlama
Bu durumda, İsrail hükümeti sonradan 40 bebeğin başının kesildiğine dair hiçbir kanıt olmadığını itiraf etti. Beyaz Saray da Joe Biden’ın bu iddiayı dile getirmesini geri çekti.
Hamas’ın saldırısının gerçekleştiği alan, şimdiye kadar herhangi bir yer kadar çok görüntülenmiş olmasına rağmen, hiçbir kanıt bulunamadı. Bu nedenle resmi bir yalanlamaya gerek bile kalmadı. Gazeteciler kanıtı sormaya devam edince, ABD ve İsrail hükümetleri bunun sahte olduğunu kabul etti.
2) Toplu Tecavüz ve Cinsel Şiddet
İddia
İsrail hükümeti, 7 Ekim baskını sırasında Hamas’ın “sistematik tecavüz” ve “cinsel mutilasyon” uyguladığı iddiasını ileri sürmek için tüm yapısıyla organize oldu.
Bu tecavüz iddiası başından beri saçma görünüyordu; zira Hamas sınırı 6-7 saatliğine geçse de operasyonun gerçek süresi 3-5 saatti. Bu insanlar IDF ile çatışmalara girmiş, hava saldırılarından kaçmış, rehineler almış ve tüm bunları tanımadıkları bir bölgede (ki sık sık kayboldukları Hamas’ın kendi videolarında ve sorgulamalarda görülmüştür) gerçekleştirmişti. “Tamam çocuklar, kısa bir tecavüz molası verelim” cümlesi her zaman çok saçma gelmiştir.
Ayrıca, Yahudiler ve onların medyası sürekli tekrar ettiği üzere, Hamas katı bir İslamcı gruptur ve bu nedenle, bir asker askeri operasyon sırasında tecavüz yaparken yakalanırsa, anında infaz edilir. Eğer gerçekten “sistematik tecavüz” yapıyorlarsa, onlar İslamcı bir grup değil, dinsiz bir eşkıya çetesidir — ki böyle bir iddiada bulunan da yoktur. Medya açıkça halkın İslam hukuku hakkında bilgi eksikliğinden faydalandı; çünkü savaş sırasında tecavüzün tamamen yasak olduğunu bilmeyeceklerini biliyorlardı.
Kur’an, cariyeler dahil olmak üzere her türlü tecavüzü yasaklar. İşte savaş sırasında cinsel şiddetten bahseden bazı hadisler:
- Hadis (Sünen Ebu Davud 2158): “Allah’ın Elçisi, kadınların yalnızca cinsel ilişki amacıyla esir alınmasını yasakladı.”
- Hadis (Sahih Müslim 3371): “Kadınları, çocukları ve yaşlıları öldürmeyin; hainlik yapmayın ve tecavüz etmeyin.”
Savaş sırasında tecavüze izin veren ciddi hiçbir İslamcı grup yoktur. Hatta IŞİD bile bunu yasaklamıştır. Hatırlayacaksınız, IŞİD’in cinsel istismar konusundaki tüm söylemleri zorla evlilik etrafında dönüyordu (ki bu, İslam’ın bazı mezheplerinde belirli koşullarda izin verilen bir durumdur). Hamas ise, CIA ve İsrail destekli bir terör örgütü olan IŞİD’den çok daha ciddi bir İslamcı gruptur.
Yalanlama
Resmi bir BM soruşturması (BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği), aslında birkaç hafta içinde tamamlanıp yayımlanabilecek olmasına rağmen (bu oldukça saçmaydı), ancak Mart 2024’te yayımlandı ve “yaygın tecavüz” olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Ayrıca, çeşitli uluslararası insan hakları kuruluşlarından adli tıp uzmanları hiçbir şey bulamazken, The Grayzone ve Mondoweiss gibi bağımsız araştırmacılar (her ikisi de ağırlıklı olarak Yahudilere ait yayınlardır) tecavüz iddialarını destekleyen hiçbir kanıt bulamadı.
Son olarak, belirli bazı iddialar sonradan yanlış olduğu kanıtlandı. İsrail hükümeti, Hamas’a ait bir “tecavüz el kitabı” bulunduğunu iddia etmişti, ancak bu tamamen uydurma çıktı.
3) Hamas Aileleri Diri Diri Yaktı, Sivilleri Kasten Öldürdü
İddia
Tüm medya, Hamas’ın evleri ateşe vererek “aileleri diri diri yaktığını” iddia etti. Ancak hiçbir kanıt sunulmadı.
Yalanlama
İsrail yayınları +972 Magazine ve Local Call tarafından yapılan bir araştırma, evlerde ölen sivillerin çoğunun (hepsi değil ama çoğu) İsrail helikopterlerinin ateşiyle öldüğünü ortaya koydu.
Araştırma, Hamas motosikletlerine binmiş rehineleri İsrail helikopterlerinin (aslında ABD tarafından İsrail’e verilen helikopterler) vurduğunu da ortaya çıkardı.
IDF daha sonra, rehinelerin alınmasını engellemek için ağır ateş açmayı ve bu uğurda İsraillilerin ölmesini içeren “Hannibal Direktifi”ni uyguladığını kabul etti. Bu doktrine göre, bir sivilin rehin alınmaktansa ölmesi tercih edilir.
4) Hamas Bir Müzik Festivalini “Hedef Aldı”
İddia
Nova müzik festivalinin Hamas tarafından özellikle hedef alındığı ve burada toplu infazlara başlandığı iddia edildi.
Yalanlama
Daha sonra ortaya çıktı ki, müzik festivali Hamas saldırısı sırasında tesadüfen devam etmekteydi. Yahudi basın kuruluşları (Yedioth Ahronoth, Haaretz) tarafından yapılan araştırmalar, ölen festival katılımcılarının çoğunun Hamas tarafından öldürülmediğini (en azından “infaz” amacıyla değil), IDF ile çıkan çatışmalarda çapraz ateşte ya da İsrail helikopter saldırıları sonucu hayatını kaybettiğini gösterdi.
5) Hamas Sivil Evlerden Savaşırken İnsan Kalkanı Kullandı
İddia
Yahudi devleti, Hamas savaşçılarının kibutzlarda saklandığını ve ailelerin arkasından, aile evlerinin içinden ateş açtığını iddia etti.
Yalanlama
The Electronic Intifada ve Middle East Eye gibi yayınlarda yayımlanan hayatta kalanların ifadeleri, Hamas savaşçılarının sivil evlerde saklanmadığını, doğrudan IDF ile çatışmaya girdiklerini gösterdi.
6) Saldırı Planlı Bir Soykırımın Parçasıydı
İddia
Neredeyse inanılması güç bir şekilde, Yahudiler 7 Ekim’deki bu küçük çaplı operasyonun tüm Yahudilere yönelik bir soykırım planı olduğunu ve saldırının amacının rastgele öldürmek olduğunu iddia etti.
Yalanlama
+972’den sızdırılan İsrail istihbarat bilgileri, İsraillilerin Hamas’ın esir takası beklediğini ve sivil halkı toplu şekilde öldürme gibi bir amacı olmadığını anladığını ortaya koydu.
7 Ekim öncesinde İsrail, 5.000’den fazla Filistinliyi rehin tutuyordu (bu sayı 7 Ekim’den bu yana iki katından fazla arttı). Dolayısıyla Hamas’ın kendi halkını takas yoluyla geri alabilmek için rehine almak istemesi oldukça mantıklıdır ve İsrail istihbaratı da operasyonun amacının bu olduğunu belirtmiştir.
Peki Yahudiler Ne Zaman Böyle Yalan Söylemeye Başladı?
Yahudiler, kendilerini kurban gibi göstermek için kompulsif şekilde yalan söylerler. Elbette 7 Ekim’de Yahudi masum kurbanlar vardı; savaşta her zaman kurbanlar olur. Ancak gerçek şu ki, masumların çoğu Yahudiler tarafından öldürüldü ve Hamas’ın operasyonu meşru bir askeri operasyondu.
7 Ekim’e dair her konuda Yahudilerin yalan söylediğini söyleyenlerin, Yahudilerin İkinci Dünya Savaşı sırasında başlarına geldiğini iddia ettikleri olaylara dair anlattıkları hikâyeleri sorgulamaya yanaşmamaları beni kişisel olarak hayrete düşürüyor.
Umudum, bunun sadece zamansal bir gecikme olduğudur ve gelecekte bir noktada insanlar şöyle diyecektir: “Peki, Yahudiler başka ne hakkında yalan söylediler?”
7 Ekim olayı ve ardından İsrail’in Gazze’de başlattığı soykırım sürecinden bu yana, İsrail’in kuruluşunu anlamaya yönelik bir ilgi ortaya çıktı. Örneğin, Filistinli model Gigi Hadid’in ailesinin hikâyesi sıkça gündeme geldi. Babası, İsrail devletinin kurulduğu sırada bir çocuktu. Savaşın ardından, Yahudiler Filistin’e mülteci statüsü talep ederek gittiler. Ailesi, Avrupa’dan gelen bir Yahudi mülteci ailesini evlerinde misafir etti. Ancak bir gün eve döndüklerinde kilitlerin değiştirildiğini gördüler ve evlerine kabul ettikleri Yahudi aile pencereden bağırarak, evi terk etmezlerse adamların gelip onları öldüreceğini söyledi. Bunun üzerine aile, Suriye’deki bir mülteci kampına taşındı.
İşte Mohamed Hadid’in bu hikâyeyi anlattığı kısa bir video:
https://www.youtube.com/watch?v=_C1DHpSp1cU
Hadid’in ailesinin başına gelenler, milyonlarca Filistinlinin başına geldi. Buna “Nekbe” denir ve bu, İsrail’in kuruluşunun hikâyesidir. Gitgide daha fazla insanın, İsraillilerin 7 Ekim’den sonra birdenbire soykırımcı barbarlara dönüşmediğini, aslında devletlerinin varlığının baştan beri soykırım ve kötülük üzerine kurulu olduğunu fark etmesi harika bir gelişme.
Eğer İsrail’in kuruluşu hakkında konuşma noktasına geri dönersek, bu bizi doğal olarak bir adım daha geriye, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Yahudilere ne olduğuna götürür. Almanların neden onları kamplara koymak istediğini ve bu kamplarda neler olduğunu öğrenebiliriz. Bugün burada “Holohoax” hikâyesinin tamamına girmeyeceğim, fakat savaş sırasında çok sayıda Yahudi öldü, çünkü bu savaşta toplamda 70 milyon insan hayatını kaybetti. Yahudiler de kamplarda öldü; çünkü Müttefikler, Polonya’nın kırsal bölgelerinde bulunan bu kamplara giden ikmal hatlarını bombaladı ve bu da hastalık ve açlığa yol açtı. Kızıl Haç o dönemde bu kamplarda 280.000 kişinin öldüğünü tahmin etmişti. Altı milyon değil. Ve hiçbiri gaz odalarında ya da Yahudilerin Almanların kendilerine uyguladığını iddia ettiği diğer “Looney Tunes” tarzı yöntemlerle ölmedi.
Sonuç
Yahudilerin söyledikleri bu yalanlar nedeniyle giderek daha fazla incelemeye tabi tutuldukça, etnik temizlik, terörizm, eşkıyalık ve kitlesel cinayet üzerine kurulu bir devlet olan İsrail’in tarihi ortaya çıkarıldıkça, Yahudilerin tarihine geriye dönük olarak daha fazla bakacağımızı ve özellikle de şu anda Batı seküler ideolojisinin tamamının temeli olarak kabul edilen “Holokost” mitini çözmeye devam edeceğimizi içtenlikle umut ediyorum. Bu ideoloji, günümüzde “Batı medeniyeti” olarak anılan şeyin temel çerçevesini oluşturmuştur.
Yaklaşık 15 yıl önce bu konularda yazmaya başladığımdan beri, liberal düzenin çökmesi ve Batı’da adil, Hristiyan bir toplumun yeniden kurulabilmesi için Yahudiler ve onların yalanları hakkında gerçeğin ortaya çıkarılması gerektiğini savundum. “Holokost”, hepsi içinde en büyük ve en güçlü yalandır. Eğer bu yalan çökerse – ki ben şu anda çöküşünün başlangıcına tanıklık ettiğimize inanıyorum – her şey değişecektir.
Sonunda gerçek ortaya çıkacaktır. Bin yıl sonra insanlar “Nazi gaz odaları”na inanmayacak, size bunu garanti edebilirim. Asıl soru, bu yalanın ortaya çıkması için kaç kişinin ölmesi, ne kadar insanlık trajedisinin yaşanması gerektiğidir.