İnsanın Dört Zindanı

İnsanın Dört Zindanı

Ali Şeriati-Bir yayoncılık-1984

İranlı sosyolog, düşünür Ali Şeriati’nin 1970’te Abadan’da yaptığı konuşma, “İnsanın Dört Zindanı” başlığını taşıyor. Şeriati, bu konuşmayı petrol fakültesi öğrencilerine yönelik yapmıştır. Bu konuşma sornadan yazıya geçirilmiştir ve o tarihten bugüne kadar birden fazla dile çevrilerek yayınlanmıştır. Türkçede de birden fazla çevirileri mevcut olup, Hüseyin Hatemi’nin, Almanca çevirileri ile de karşılaştırarak yaptığı çevirisi 1984’te Bir Yayınları tarafından basılmıştı.

İnsanın Dört Zindanı, Ali Şeriati’nin kült metinlerinden olup, bu metinde düşünürün tasarladığı, zihninde oluşturduğu bir tasarının sunumundan ibarettir. Şeriati, konuşmasının başında mümkün olduğunca ayrıntılara girmeyeceğini, belirttiği ayrıntıların ise sunduğu tezin anlaşılması için belirtilmesi zorunlu açıklamalar olduğunu belirtir. (“Benim savımın (tezimin) özü şudur: İnsan dört zorlayıcının (cebrin) etkisindedir; insan dört zindanın tutsağıdır. Bu dört zorlayıcı gücün etkisinden özünü kurtarınca özde insan olabilir ve gerçek anlamı ile insan olmak bu dört zindandan kurtularak özgürlüğün elde edilmesine bağlıdır.”) Yani doğaçlama olmayan bu sunum metni/konuşması, belli bir konu üzerine oturmuş bir metindir. Bu özelliği ile de Ali Şeriati’nin diğer eserlerinden öne çıkan iki özelliği ile ayrılır. Zira İnsanın Dört Zindanı, Şeriati’nin Ademin’in Varisi Hüseyin, Dine Karşı Din, Kendini Devrimci Yetiştirmek gibi birçok konunun bir arada ele aldığı, farklı analizlerin birlikte işlendiği, geniş kapsamlı bir  saha olan değil, belli bir konuya hasredilmiş bir metindir. Öte yandan yine İnsanın Dört Zindanı, Şeriati’nin birçok eseri gibi yüzü tamamıyla pratiğe dönük bir eser olmayıp, teorik nitelikli bir eserdir.

Ali Şeriati’nin, takriben 65 sayfaya ulaşan İnsanın Dört Zindanı başlıklı konuşma metni kabaca üç bölümde ele alınabilir: giriş ve konuşmasının sınırları, insan üzerine genel düşünceler ve peşinen gelen dört zindandan ve bu zindanlardan kurtuluşun bahsedildiği bölümler.

Ali Şeriati, beşer ile insanı ayırarak konuya başlar. Beşer, bildiğimiz yeryüzündeki canlılar olarak tanımlanır ki, bu canlılar varlıkların gelişim seyri sonunda yeryüzüne gelmişlerdir. İnsan ise karmaşık ve sırlı bir yapıdır ki, kabaca biyolojinin ve felsefenin konusu olmak üzere ikiye ayrılır. Ali Şeriati’de insan; “olmak”ı gerçekleştiren, kendi bilincine sahip, seçebilen ve yaratıcılık özelliği olan varlıktır.

İnsanın Dört Zindanı’nda, dört zindana hapsedildiği ifade edilen insan, mücadele etmeyi kuşanmış bir varlıktır. Dört zindan, dört mücbir sebeptir. Esas sorun Ali Şeriati için, insanın bu zindanları nasıl anlayabileceği, bu zindanlardan nasıl özgürleşebileceği ve insanın kendini nasıl tanıyabileceğidir.

Dört zindan, dört mücbir sebep, insanı kıskaca alan, nefesini kesen dört engel; Tarih, Toplum, Doğa ve Ben/Kendim zindanlarıdır.

Ali Şeriati önce historisizm, biyolojizm, sosyolojizm akımlarının gelişimini ve etkilerini kısaca aktarır ve insanın, bunlar arasındaki yalnızlığını ele alır ve “en kötü” olan zindanın insanın kendisi olduğunu açıklar.

Şeriati, doğa, tarih, toplum zindanları hakkında şöyle  der: “insan ilk zindandan, «Doğa» zindanından, bilincini, irade ve yaratıcılığını, Doğa’yı tanımakla yani bilimle kurtarabilir ve elde edebilir, ikinci zindan olan «Historisizm» zindanından Tarih Felsefesini ve Tarihsel determinizmin nasıl yönlendirilebileceğini kavramakla, Tarih bilimi ile kurtulabilir. Üçüncü zindandan, «Sosyolojizm» den, Toplumsal Düzen zindanından da bireyler yine bilim ile kurtulabilir ve kendi toplumsal düzenlerinin kurucusu olabilirler.” Yine Şeriati dördüncü zindan -kendi benliği/nefsi-hakkında şöyle der: “Görüyorsunuz ki bu zindandan kurtuluş bilim yolu ile mümkün değildir. Şu halde bu zindandan nasıl kurtulmalı? Aşk ile. Tasavvufi irfanı aşkı veya bunun gibi diğer anlamlarını kastetmiyorum. Bunlar da başlı başına başka zindanlardır. Aşk’ı şu anlamda kullanıyorum: Muktedir bir güç. Hesapçı ve oportünist akıldan yüce bir güç gerekir ki benim özbenliğimde, İnsan-Ben’de, Fıtratımın derinlerinde, «Ben»de bir güçlü iç-patlama koparsın, içimden kendime karşı bir devrim kopsun, yoksa bu iş doğal yasalar ile olmuyor, içten bana karşı bir başkaldırma kopmalı! Değil mi ki dördüncü zindan benim bir iç parçam durumundadır, içten bir patlama geçirmeliyim, tutuşmalıyım.”

Şeriati’ye göre, aşk, akıl ve mantığın ötesindedir ve aşk, insanın kendisine başkaldırmaya ve kendisini yadsımaya çağırır. Sadece aşktır ki, gerektiğinde bir ideal uğruna fedakârlık etmeye sebep olur. Bu nokta da zaten, insan olma sürecinin en üst aşamasıdır.

İnsanın Dört Zindanı’ndaki ifadelerine göre, Ali Şeriati’nin düşünce dünyasında insan; tarih, toplum, doğa zindanlarından  bilim ile ve kendi kendine yük olan benliğin zindanından ise din ile kurtulabilir. Bu kurtuluşlar gerçekleştiğinde insan, kendini bulur ve özgürlük te bu buluşta saklıdır. Bilim ve din el ele, insanı kendi suçu olmayan kıskaçlardan kurtarır ve düşünceden yaşamaya insan kendi tercihleri ile karşı karşıya kalır.

İnsanın Dört Zindanı hacmi küçük olmasına rağmen, Ali Şeriati’nin entelektüel ufkunu yansıtan, Hallac-ı Mansur’dan Andre Gide’a, Descartes’tan Camus’ya, Nietzsche’ye kadar gezinen dolu dolu bir metindir. 1970’ler İran’ı göz önüne alındığında gerçekten vurucu, çözüm odaklı ve kültürel iktidar tartışmalarında yol gösterecek bir metindir. Şeriati birçok isim atıfta bulunsa da ve kendi özgün fikirlerini sunmuş olsa da özellikle bilim ve din ilişkisi, toplumsal değerlendirmeler açısından baktığımızda üzerinde verili geleneksel değerlerin (dini, milli vs.) yanında özellikle Sartre’ın etkisi görülebilmektedir. Özgürlük, insanın yapısı, sosyal antropoloji konularına dair okumalar da derinleşebilme adına katkı sağlayacak önemli bir metin olarak İnsanın Dört Zindanı, zindansız bir hayat arayanlar için ışık tutacak niteliktedir.